SÖZCÜKTE
ANLAM
Sözcük, insanlar
arasında anlaşmayı sağlayan dilin, anlamlı en küçük parçasıdır. Sözcükler,
temelde bir varlık, kavram ya da eylemi karşılar; zamanla anlam genişlemesine
uğrayarak değişik anlamlar kazanabilir.
GERÇEK ANLAM
Sözcüğün,
söylendiğinde akla gelen ilk anlamıdır. Buna, sözcüğün temel anlamı veya sözlük
anlamı denir.
Çok
kitap okumaktan gözlerim kanlanmıştı.
Soğuk
ve yağışlı havaları özlemiştik.
Pastayı
dilim dilim keserek tabaklara koydu.
MECAZ ANLAM
Sözcüğün, gerçek
anlamından uzaklaşarak kazandığı yeni anlamdır.
Olaylara
değişik gözlerle bakmasını bilmeliyiz.
Yeni
öğrenci, nedense çok soğuk davranıyor.
Konuşmacı,
gürültüden, konuşmasını yarıda kesti.
YAN ANLAM (YAKIŞTIRMACA)
Şekil ve işlev
benzerliğinden dolayı, bir sözcüğün başka bir varlığa ad olarak verilmesidir.
Masanın gözü,
dağın eteği, geminin burnu
TERİM ANLAMI
Bir bilim, sanat,
meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan
sözcüklerdir.
Sanatçının
son oyunu üç perdeden oluşuyor.
SOMUT ANLAM
Duyularımızdan
(görme, işitme, koklama, dokunma, tatma) herhangi biriyle algılayabildiğimiz
kavram ve varlıkları karşılayan sözcükler somut anlamlıdır.
Çiçek,
bulut, rüzgâr, gökyüzü, ışık, ses, yağmur…
SOYUT ANLAM
Beş duyumuzdan
herhangi biriyle algılayamadığımız; ancak var olduklarını akıl, inanç ve
sezgilerimizle kabul ettiğimiz kavram ve varlıkları karşılayan sözcükler soyut
anlamlıdır.
Sevgi, heyecan,
korku, hırs, iyilik, güzellik, akıl, aşk…
SOMUTLAŞTIRMA
Soyut anlamlı bir
sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla somut anlam kazanmasıdır.
Dedem
çok iyi bir insandır.
İyilerin
ömrü az olur.
Birinci cümlede
istenilen, beğenilen niteliklere sahip anlamına gelerek soyut anlamıyla
kullanılan iyi sözcüğü, ikinci cümlede insanı karşılayarak somut anlam kazanmıştır.
SOYUTLAŞTIRMA
Somut anlamlı bir
sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanmasıdır.
İhtiyar,
otobüsten inerken kafasını kapıya çarpmış.
Bu
kafayla hiçbir işte başarılı olamazsın.
Birinci cümlede baş
anlamına gelerek somut anlamıyla kullanılan kafa sözcüğü, ikinci cümlede akıl,
mantık anlamına gelerek soyut anlam kazanmıştır.
SÖZCÜK ANLAMIYLA İLGİLİ KAVRAMLAR
AD AKTARMASI (MECAZ-I MÜRSEL)
Bir sözcüğü, benzetme
amacı gütmeksizin başka bir sözcüğün yerine kullanmaktır. Bu, iç-dış, parça-bütün,
sebep-sonuç, yazar-yapıt gibi ilgilerle sağlanır.
Çok
susayan çocuk şişeyi bir dikişte bitirdi.
Bu cümlede iç-dış
ilgisi kurularak şişe sözcüğü, şişenin içindeki içecek yerine kullanılmıştır.
Yahya
Kemal günümüzde de beğenilerek okunuyor.
Bu cümlede
sanatçı-yapıt ilgisi kurularak Yahya Kemal sözü, sanatçının yapıtları yerine
kullanılmıştır.
Okul yarın müzeye
gidecek. (öğrenciler)
Teknemiz Ayvalık‘a
birazdan yanaşacak. (Ayvalık İskelesi)
Bilgi için yan masaya
başvurabilirsiniz. (görevli)
Yalova, fuara büyük
ilgi gösterdi. (Yalova halkı)
Gezi için evden izin
alamamış. (anne-baba)
Turnuvaya ünlü
raketler katılacak. (tenisçi)
DOLAYLAMA
Anlatıma çekicilik katmak için bir sözcükle
belirtilebilecek bir kavram veya varlığın birden fazla sözcükle anlatılmasıdır.
İhtiyar,
hayat arkadaşını kaybedince çok üzüldü.
Kaleci —> file
bekçisi, top —> meşin yuvarlak,
Ankara —>
Türkiye’nin kalbi, kömür —> kara elmas
GÜZEL
ADLANDIRMA
Söylendiğinde insan zihninde olumsuz çağrışımlar
uyandıran bazı durum, olay, kavram veya varlıkları güzel bir biçimde dile
getirmektir. Güzel adlandırma da bir bakıma dolaylamadır. Ancak buradaki amaç,
kavramın içindeki olumsuzluğu örtmeye çalışmaktır.
İşitme
engelliler için haber bülteni birazdan başlayacak.
Bu cümlede işitme
engelli sözü, olumsuz çağrışım yapan sağır sözcüğünün yerine kullanılmış ve
güzel adlandırma yapılmıştır. Ölüm —> son yolculuk, cin —> iyi saatte
olsunlar
ANLAM
DARALMASI
Anlam daralmaları,
göstergenin geniş anlamıyla kullanılırken gösterdiği ögenin belli bir bölümünü,
türünü, özelliğini göstermesi şeklinde ortaya çıkar.
"geyik" günümüzde
"geyikgillerden erkeklerinin başında uzun ve çatallı boynuzları olan
memeli hayvan" anlamıyla kullanılmaktadır. Oysa bu sözcük Eski Türkçe
dönemi metinlerinde "yabani hayvan" anlamına da gelmektedir.
Aynı şekilde ilgi
çekici bir daralmayı da "oğlan" sözcüğünde görürüz. Oğlan tarihi
metinlerinde "evlat, çocuk" anlamıyla kullanılır, cinsiyet ayrımı
yapmak gerektiğinde "urı oğlan", "kız oğlan" kullanılır.
Oysa aynı sözcü anlamı bugün daralmış ve "erkek çocuk" için
kullanılır hale gelmiştir (Aksan, 1982, s. 215).
ANLAM
GENİŞLEMESİ
Bir göstergenin,
sınırlı bir gösterilen alanına sahipken genelleşerek daha geniş, daha kapsayıcı
bir anlam alanı kazanması ise anlam genişlemesi olarak adlandırılır.
Olarak Eski Türkçede "kraliçe"
anlamına gelen hanum sözcüğünün alamı bugün "kadın, bayan, hanım"
anlamlarına gelecek şekilde genişlemiştir.
Yine ilk bakışta
alıntı olduğu düşünülen "kot" sözcüğü de aslında Türkiye'nin ilk
blucin üreticilerinden olan firmanın sahibinin (Muhteşem Kot) soyadının
genişlemesiyle ortaya çıkmıştır.
ANLAM
İYİLEŞMESİ
Sözcüklerin anlamları
işaret edilenlerden bağımsız olarak, taşıdıkları duygusal yönler açısından
iyileşebilir veya kötüleşebilir.
Anlam iyileşmesi örneğine
Türkçede yavuz sözcüğünü verebiliriz. Eski Türkçe döneminde "kötü"
anlamın gelen sözcük, bugün "iyi, güzel, gürbüz" anlamlarını
kazanmıştır. 12. Anlam Kötülenmesi
Anlam kötüleşmesinin
dikkat çekici bir örneğini ise karı sözcüğü oluşturur. Eski Türkçe karı-
"yaşlan-mak" fiiline getirilen yapım eki -g ile türetilmiş olan
karı-g sözcüğünün sonundaki yapım eki düşmüştür. "Yaşlı" anlamına
gelen sözcük, "kocanın eşi" anlamını daha sonra kazanmıştır. Standart
dilde ise "eş" anlamıyla, ek almış karı-m, karı-sı biçimiyle
görülmektedir. Ayrıca karı koca ikilemesinde de kullanılır. Bunun dışında
anlamı argolaşmıştır.
Aynı şekilde efendi
sözcüğü de çok ilgi çekici anlam kötüleşmesine uğramıştır. “İstanbul efendisi,
çok efendi bir adam gibi” lerde olduğu gibi olumlu bir duygusal değer taşıyan
efendi sözcüğü zamanla saygınlığı düşük meslekleri yapanlar için kullanılır
duruma gelmiştir.
Yine
"canlı/lar" anlamındaki canavar kelimesinin artık yırtıcı yaratık
anlamında kullanılması gibi.
YANSIMA
Doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir.
Küçük dere
şırıltılarla akıyordu.
Köfteler, ızgarada
cızırdayarak pişiyordu.
Not: Aşağıdaki
cümlelerde koyu renkli sözcükler, ses taklidi yoluyla oluşmadığından yansıma
değildir.
Penceremin önünde her
sabah kuşlar ötüşür.
Gölün yüzeyi bugün ışıl
ışıldı.
Babası, yaramaz
çocuğunu sürekli horluyordu.
DUYU
AKTARIMI
Bir duyuyla algılanabilen kavram ya da varlığın başka bir
duyuyla algılanabilecek biçimde kullanılmasıdır.
Dışarıdan keskin bir
koku geliyordu.
Sanatçı, sıcak tavırlarıyla
hepimizi etkilemişti,
(dokunma —> görme)
Eski arkadaşlarla
tatlı tatlı konuştuk,
(tatma —> işitme)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder