27 Aralık 2016 Salı

YGS- SÖZCÜKTE ANLAM



SÖZCÜKTE ANLAM


Sözcük, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin, anlamlı en küçük parçasıdır. Sözcükler, temelde bir varlık, kavram ya da eylemi karşılar; zamanla anlam genişlemesine uğrayarak değişik anlamlar kazanabilir.

GERÇEK ANLAM

Sözcüğün, söylendiğinde akla gelen ilk anlamıdır. Buna, sözcüğün temel anlamı veya sözlük anlamı denir.
Çok kitap okumaktan gözlerim kanlanmıştı.
Soğuk ve yağışlı havaları özlemiştik.
Pastayı dilim dilim keserek tabaklara koydu.

MECAZ ANLAM

Sözcüğün, gerçek anlamından uzaklaşarak kazandığı yeni anlamdır.
Olaylara değişik gözlerle bakmasını bilmeliyiz.
Yeni öğrenci, nedense çok soğuk davranıyor.
Konuşmacı, gürültüden, konuşmasını yarıda kesti.

YAN ANLAM (YAKIŞTIRMACA)

Şekil ve işlev benzerliğinden dolayı, bir sözcüğün başka bir varlığa ad olarak verilmesidir.
Masanın gözü, dağın eteği, geminin burnu         

TERİM ANLAMI

Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan sözcüklerdir.
Sanatçının son oyunu üç perdeden oluşuyor.

SOMUT ANLAM


Duyularımızdan (görme, işitme, koklama, dokunma, tatma) herhangi biriyle algılayabildiğimiz kavram ve varlıkları karşılayan sözcükler somut anlamlıdır.
Çiçek, bulut, rüzgâr, gökyüzü, ışık, ses, yağmur…

SOYUT ANLAM


Beş duyumuzdan herhangi biriyle algılayamadığımız; ancak var olduklarını akıl, inanç ve sezgilerimizle kabul ettiğimiz kavram ve varlıkları karşılayan sözcükler soyut anlamlıdır.
Sevgi, heyecan, korku, hırs, iyilik, güzellik, akıl, aşk…

SOMUTLAŞTIRMA


Soyut anlamlı bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla somut anlam kazanmasıdır.
Dedem çok iyi bir insandır.
İyilerin ömrü az olur.
Birinci cümlede istenilen, beğenilen niteliklere sahip anlamına gelerek soyut anlamıyla kullanılan iyi sözcüğü, ikinci cümlede insanı karşılayarak somut anlam kazanmıştır.

SOYUTLAŞTIRMA


Somut anlamlı bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanmasıdır.
İhtiyar, otobüsten inerken kafasını kapıya çarpmış.
Bu kafayla hiçbir işte başarılı olamazsın.
Birinci cümlede baş anlamına gelerek somut anlamıyla kullanılan kafa sözcüğü, ikinci cümlede akıl, mantık anlamına gelerek soyut anlam kazanmıştır.


SÖZCÜK ANLAMIYLA İLGİLİ KAVRAMLAR

AD AKTARMASI (MECAZ-I MÜRSEL)

 Bir sözcüğü, benzetme amacı gütmeksizin başka bir sözcüğün yerine kullanmaktır. Bu, iç-dış, parça-bütün, sebep-sonuç, yazar-yapıt gibi ilgilerle sağlanır.
Çok susayan çocuk şişeyi bir dikişte bitirdi.
Bu cümlede iç-dış ilgisi kurularak şişe sözcüğü, şişenin içindeki içecek yerine kullanılmıştır.
Yahya Kemal günümüzde de beğenilerek okunuyor.
Bu cümlede sanatçı-yapıt ilgisi kurularak Yahya Kemal sözü, sanatçının yapıtları yerine kullanılmıştır.
Okul yarın müzeye gidecek. (öğrenciler)
Teknemiz Ayvalık‘a birazdan yanaşacak. (Ayvalık İskelesi)
Bilgi için yan masaya başvurabilirsiniz. (görevli)
Yalova, fuara büyük ilgi gösterdi. (Yalova halkı)
Gezi için evden izin alamamış. (anne-baba)
Turnuvaya ünlü raketler katılacak. (tenisçi)



DOLAYLAMA

Anlatıma çekicilik katmak için bir sözcükle belirtilebilecek bir kavram veya varlığın birden fazla sözcükle anlatılmasıdır.
İhtiyar, hayat arkadaşını kaybedince çok üzüldü.
Kaleci —> file bekçisi, top —> meşin yuvarlak,
Ankara —> Türkiye’nin kalbi, kömür —> kara elmas

GÜZEL ADLANDIRMA

Söylendiğinde insan zihninde olumsuz çağrışımlar uyandıran bazı durum, olay, kavram veya varlıkları güzel bir biçimde dile getirmektir. Güzel adlandırma da bir bakıma dolaylamadır. Ancak buradaki amaç, kavramın içindeki olumsuzluğu örtmeye çalışmaktır.
İşitme engelliler için haber bülteni birazdan başlayacak.
Bu cümlede işitme engelli sözü, olumsuz çağrışım yapan sağır sözcüğünün yerine kullanılmış ve güzel adlandırma yapılmıştır. Ölüm —> son yolculuk, cin —> iyi saatte olsunlar

ANLAM DARALMASI

Anlam daralmaları, göstergenin geniş anlamıyla kullanılırken gösterdiği ögenin belli bir bölümünü, türünü, özelliğini göstermesi şeklinde ortaya çıkar.
 "geyik" günümüzde "geyikgillerden erkeklerinin başında uzun ve çatallı boynuzları olan memeli hayvan" anlamıyla kullanılmaktadır. Oysa bu sözcük Eski Türkçe dönemi metinlerinde "yabani hayvan" anlamına da gelmektedir.
Aynı şekilde ilgi çekici bir daralmayı da "oğlan" sözcüğünde görürüz. Oğlan tarihi metinlerinde "evlat, çocuk" anlamıyla kullanılır, cinsiyet ayrımı yapmak gerektiğinde "urı oğlan", "kız oğlan" kullanılır. Oysa aynı sözcü anlamı bugün daralmış ve "erkek çocuk" için kullanılır hale gelmiştir (Aksan, 1982, s. 215).

ANLAM GENİŞLEMESİ

Bir göstergenin, sınırlı bir gösterilen alanına sahipken genelleşerek daha geniş, daha kapsayıcı bir anlam alanı kazanması ise anlam genişlemesi olarak adlandırılır.
 Olarak Eski Türkçede "kraliçe" anlamına gelen hanum sözcüğünün alamı bugün "kadın, bayan, hanım" anlamlarına gelecek şekilde genişlemiştir.
Yine ilk bakışta alıntı olduğu düşünülen "kot" sözcüğü de aslında Türkiye'nin ilk blucin üreticilerinden olan firmanın sahibinin (Muhteşem Kot) soyadının genişlemesiyle ortaya çıkmıştır.


ANLAM İYİLEŞMESİ

Sözcüklerin anlamları işaret edilenlerden bağımsız olarak, taşıdıkları duygusal yönler açısından iyileşebilir veya kötüleşebilir.
Anlam iyileşmesi örneğine Türkçede yavuz sözcüğünü verebiliriz. Eski Türkçe döneminde "kötü" anlamın gelen sözcük, bugün "iyi, güzel, gürbüz" anlamlarını kazanmıştır. 12. Anlam Kötülenmesi
Anlam kötüleşmesinin dikkat çekici bir örneğini ise karı sözcüğü oluşturur. Eski Türkçe karı- "yaşlan-mak" fiiline getirilen yapım eki -g ile türetilmiş olan karı-g sözcüğünün sonundaki yapım eki düşmüştür. "Yaşlı" anlamına gelen sözcük, "kocanın eşi" anlamını daha sonra kazanmıştır. Standart dilde ise "eş" anlamıyla, ek almış karı-m, karı-sı biçimiyle görülmektedir. Ayrıca karı koca ikilemesinde de kullanılır. Bunun dışında anlamı argolaşmıştır.
Aynı şekilde efendi sözcüğü de çok ilgi çekici anlam kötüleşmesine uğramıştır. “İstanbul efendisi, çok efendi bir adam gibi” lerde olduğu gibi olumlu bir duygusal değer taşıyan efendi sözcüğü zamanla saygınlığı düşük meslekleri yapanlar için kullanılır duruma gelmiştir.
Yine "canlı/lar" anlamındaki canavar kelimesinin artık yırtıcı yaratık anlamında kullanılması gibi.

YANSIMA

Doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir.
Küçük dere şırıltılarla akıyordu.
Köfteler, ızgarada cızırdayarak pişiyordu.
Not: Aşağıdaki cümlelerde koyu renkli sözcükler, ses taklidi yoluyla oluşmadığından yansıma değildir.
Penceremin önünde her sabah kuşlar ötüşür.
Gölün yüzeyi bugün ışıl ışıldı.
Babası, yaramaz çocuğunu sürekli horluyordu.

DUYU AKTARIMI

Bir duyuyla algılanabilen kavram ya da varlığın başka bir duyuyla algılanabilecek biçimde kullanılmasıdır.

Dışarıdan keskin bir koku geliyordu.
Sanatçı, sıcak tavırlarıyla hepimizi etkilemişti,
(dokunma —> görme)
Eski arkadaşlarla tatlı tatlı konuştuk,
(tatma —> işitme)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yeni Dönem Hazırlıkları👏

Türk Dili ve Edebiyatı bölümü olarak uzun bir aradan sonra okullarına kavuşan öğrencilerimiz için renkli panolar hazırladık. Çok özlediğimiz...