27 Aralık 2016 Salı

YGS- SÖZCÜKLERDE ANLAM İLİŞKİLERİ



SÖZCÜKLERDE ANLAM İLİŞKİLERİ


EŞANLAMLI (ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER

Yazılışları farklı, anlamları aynı olan sözcüklerdir.
beyaz- ak, kafiye – uyak, edebiyat – yazın, mana – anlam, eser – yapıt, hatırlamak – anımsamak…

KARŞIT (ZIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER

Anlamca birbirlerine karşıt olan sözcüklerdir.
büyük – küçük, iç – dış, dolu – boş, açık – kapalı, var – yok, az – çok, alçalmak – yükselmek…
Bazı sözcüklerin karşıtı yoktur: orman, çiçek, yağmur, kar…
Bir sözcüğün olumsuzu, o sözcüğün karşıtı değildir.

EŞSESLİ (SESTEŞ) SÖZCÜKLER

Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklerdir.
Onun en sevdiği çiçek güldü. (bir çiçek adı)
Küçük çocuk uzun süre güldü. (gülmek eylemi)
Bahçedeki otları yoldu. (yolmak eylemi)
Oldukça çamurlu bir yoldu. (ulaşımda kullanılan zemin)
Eve akşamüzeri vardı. (varmak eylemi)
Elinde çiçekler vardı. (yok karşıtı)
Yazılış ve okunuşlarında küçük de olsa farklılıklar bulunan sözcükler sesteş değildir.
adet (tane), âdet (gelenek, görenek)
Kar (yağış şekli), kâr (kazanç)
Hala (babanın kız kardeşi), hâlâ (henüz)

İKİLEMELER


Anlamı pekiştirmek, güzelleştirmek, çeşitli anlam ilgileri kurmak için oluşturulmuş söz gruplarıdır.
İkilemeler aşağıdaki yöntemlerle oluşturulur:
Aynı sözcüğün tekrarı ile (yineleme):
yavaş yavaş, güle güle, yeşil yeşil, bütün bütün…
Anlamdaş (eşanlamlı) sözcüklerle:
Kılık kıyafet, şan şöhret, sorgu sual, sağlık sıhhat…
Yakın anlamlı sözcüklerle:
Doğru dürüst, delik deşik, çalı çırpı, yalan yanlış…
Karşıt anlamlı sözcüklerle:
Gece gündüz, büyük küçük, az çok, iyi kötü…
Biri anlamlı, biri anlamsız sözcüklerle:
Eski püskü, yırtık pırtık, eğri büğrü, bölük pörçük…
Anlamsız sözcüklerle:
Ivır zıvır, eciş bücüş, abur cubur, abuk sabuk…
Yansıma sözcüklerle:
Şırıl şırıl, cızır cızır, gacır gucur, küt küt, tık tık…
Durum eki almış sözcüklerle:
El ele, elde avuçta, günden güne, şehirden şehire…

DEYİM

 En az iki sözcükten oluşan, genellikle mecaz anlam taşıyan, kalıplaşmış, özlü sözlerdir.
Genellikle mecaz anlamlıdır.
Adı gibi bilmek – çok iyi bilmek
Ağırlığını koymak – etkin olan gücünü kullanmak
Bire bin katmak – abartarak anlatmak
Boğazına düşkün – yeme içmeyi çok seven
Çenesi düşük – geveze
Ekmek kapısı – geçim sağlanan yer, iş
Göz kırpmamak – hiç uyumamak
Kulak asmamak – önem vermemek, dinlememek
İpe un sermek – bahaneler ileri sürmek
Bazı deyimler gerçek anlamlıdır.
İsmi var cismi yok, yükte hafif pahada ağır, iyi gün dostu, çoğu gitti azı kaldı, hem suçlu hem güçlü…
Bazı deyimler, aynı veya yakın anlamı karşılar.
Adam yerine koymak = adamdan saymak
Ağzından laf almak = ağzını aramak
Baltayı taşa vurmak = çam devirmek = pot kırmak
Evlerden ırak = evlere şenlik
İnce eleyip sık dokumak = kılı kırk yarmak
Kendinden geçmek = kendini kaybetmek
Oyuna gelmek = tuzağa düşmek
Yüksekten atmak = mangalda kül bırakmamak
Az da olsa yargı halinde bulunan deyimler vardır.
Armut piş, ağzıma düş.
Atı alan Üsküdar’ı geçti.
Sözünü balla kestim.

ATASÖZÜ

Uzun deneyim ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş, genellikle mecaz anlamlı, kalıplaşmış, yargı bildiren özlü sözlerdir.
Genellikle gerçek anlamının dışında kullanılır.
Ağaç yaş iken eğilir.
Kanatsız kuş uçmaz.
Gül dikensiz olmaz.
Bazı atasözleri gerçek anlamlıdır.
Dost ile ye, iç; alışveriş etme.
Bugünün işini yarına bırakma.
Son pişmanlık fayda vermez.
Bazı atasözleri aynı veya yakın anlamı karşılar.
Hazıra dağlar dayanmaz. = Sıcağa kar mı dayanır?
Her çok, azdan olur. = Damlaya damlaya göl olur.
Körle yatan şaşı kalkar. = Topalla gezen, aksamak öğrenir.
Mum dibine ışık vermez. = Terzi kendi söküğünü dikemez.

Paça ıslanmadan balık tutulmaz. = Zahmetsiz rahmet olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yeni Dönem Hazırlıkları👏

Türk Dili ve Edebiyatı bölümü olarak uzun bir aradan sonra okullarına kavuşan öğrencilerimiz için renkli panolar hazırladık. Çok özlediğimiz...