SÖZCÜKLERDE ANLAM İLİŞKİLERİ
EŞANLAMLI
(ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER
Yazılışları farklı, anlamları aynı olan sözcüklerdir.
beyaz- ak, kafiye –
uyak, edebiyat – yazın, mana – anlam, eser – yapıt, hatırlamak – anımsamak…
KARŞIT
(ZIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER
Anlamca birbirlerine karşıt olan sözcüklerdir.
büyük – küçük, iç –
dış, dolu – boş, açık – kapalı, var – yok, az – çok, alçalmak – yükselmek…
Bazı sözcüklerin
karşıtı yoktur: orman, çiçek, yağmur, kar…
Bir sözcüğün
olumsuzu, o sözcüğün karşıtı değildir.
EŞSESLİ
(SESTEŞ) SÖZCÜKLER
Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan
sözcüklerdir.
Onun en sevdiği çiçek
güldü. (bir çiçek adı)
Küçük çocuk uzun süre
güldü. (gülmek eylemi)
Bahçedeki otları
yoldu. (yolmak eylemi)
Oldukça çamurlu bir
yoldu. (ulaşımda kullanılan zemin)
Eve akşamüzeri vardı.
(varmak eylemi)
Elinde çiçekler
vardı. (yok karşıtı)
Yazılış ve
okunuşlarında küçük de olsa farklılıklar bulunan sözcükler sesteş değildir.
adet (tane), âdet
(gelenek, görenek)
Kar (yağış şekli),
kâr (kazanç)
Hala (babanın kız
kardeşi), hâlâ (henüz)
İKİLEMELER
Anlamı pekiştirmek,
güzelleştirmek, çeşitli anlam ilgileri kurmak için oluşturulmuş söz
gruplarıdır.
İkilemeler aşağıdaki
yöntemlerle oluşturulur:
Aynı sözcüğün tekrarı
ile (yineleme):
yavaş yavaş, güle
güle, yeşil yeşil, bütün bütün…
Anlamdaş (eşanlamlı)
sözcüklerle:
Kılık kıyafet, şan
şöhret, sorgu sual, sağlık sıhhat…
Yakın anlamlı
sözcüklerle:
Doğru dürüst, delik
deşik, çalı çırpı, yalan yanlış…
Karşıt anlamlı
sözcüklerle:
Gece gündüz, büyük
küçük, az çok, iyi kötü…
Biri anlamlı, biri
anlamsız sözcüklerle:
Eski püskü, yırtık
pırtık, eğri büğrü, bölük pörçük…
Anlamsız sözcüklerle:
Ivır zıvır, eciş
bücüş, abur cubur, abuk sabuk…
Yansıma sözcüklerle:
Şırıl şırıl, cızır
cızır, gacır gucur, küt küt, tık tık…
Durum eki almış
sözcüklerle:
El ele, elde avuçta,
günden güne, şehirden şehire…
DEYİM
En az iki sözcükten oluşan, genellikle mecaz
anlam taşıyan, kalıplaşmış, özlü sözlerdir.
Genellikle mecaz
anlamlıdır.
Adı gibi bilmek – çok
iyi bilmek
Ağırlığını koymak –
etkin olan gücünü kullanmak
Bire bin katmak –
abartarak anlatmak
Boğazına düşkün –
yeme içmeyi çok seven
Çenesi düşük – geveze
Ekmek kapısı – geçim sağlanan
yer, iş
Göz kırpmamak – hiç
uyumamak
Kulak asmamak – önem
vermemek, dinlememek
İpe un sermek –
bahaneler ileri sürmek
Bazı deyimler gerçek
anlamlıdır.
İsmi var cismi yok,
yükte hafif pahada ağır, iyi gün dostu, çoğu gitti azı kaldı, hem suçlu hem güçlü…
Bazı deyimler, aynı
veya yakın anlamı karşılar.
Adam yerine koymak =
adamdan saymak
Ağzından laf almak =
ağzını aramak
Baltayı taşa vurmak =
çam devirmek = pot kırmak
Evlerden ırak =
evlere şenlik
İnce eleyip sık
dokumak = kılı kırk yarmak
Kendinden geçmek =
kendini kaybetmek
Oyuna gelmek = tuzağa
düşmek
Yüksekten atmak =
mangalda kül bırakmamak
Az da olsa yargı
halinde bulunan deyimler vardır.
Armut piş, ağzıma
düş.
Atı alan Üsküdar’ı
geçti.
Sözünü balla kestim.
ATASÖZÜ
Uzun deneyim ve
gözlemlere dayanılarak söylenmiş, genellikle mecaz anlamlı, kalıplaşmış, yargı
bildiren özlü sözlerdir.
Genellikle gerçek
anlamının dışında kullanılır.
Ağaç yaş iken eğilir.
Kanatsız kuş uçmaz.
Gül dikensiz olmaz.
Bazı atasözleri
gerçek anlamlıdır.
Dost ile ye, iç; alışveriş
etme.
Bugünün işini yarına
bırakma.
Son pişmanlık fayda
vermez.
Bazı atasözleri aynı
veya yakın anlamı karşılar.
Hazıra dağlar
dayanmaz. = Sıcağa kar mı dayanır?
Her çok, azdan olur.
= Damlaya damlaya göl olur.
Körle yatan şaşı
kalkar. = Topalla gezen, aksamak öğrenir.
Mum dibine ışık
vermez. = Terzi kendi söküğünü dikemez.
Paça ıslanmadan balık
tutulmaz. = Zahmetsiz rahmet olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder